elli birinci mektup
- Aisha K.
- Mar 10
- 2 min read
Agâh Bey,
Merhabalar, nasılsın? Bizim buralar tam Mart havası. Güneşin eşlik ettiği, insanın yüzüne yüzüne vuran taptaze bir kış serinliği.
En son nerede bıraktım hatırlamıyorum. Uykusuzluktan yana bir değişiklik yok. Tam vaktinde, güzel bir mahalleye taşındım, hem de iki kez. Okula başlıyorum yeniden.
Geçen hafta resmi bir evrak işini halletmek için çok uzun zaman sonra ilk kez vapura bindim. Ne alaka diye sorma lütfen. Ve hakikaten de İstanbul’un gemileri yakmaya da karadan yürütmeye de değecek kadar muhteşem bir şehir olduğunu yıllar sonra yeniden fark ettim.
Sanki her çizgi dönüp dolaşıp yine kendine bağlanmalıymış gibi.
Geçen gün korkutucu bir olay yaşadık. Annem ve kardeşlerimle yapacağımız bir şey için sipariş vermiştik. Kapıya gelen kuryenin saldırısına uğradık, annem bizi içeri gönderdi tabi koruma içgüdüsüyle, tek başına nasıl baş edecekse. Kadın kendini Herkül zannediyor.
Pilotaj okuyan dört yaşındaki kardeşimi teskin edip saklanacağı yeri gösterdim, çıkmaması için sıkı sıkı tembihledim, ve birbirimizi belki de son kez görüyor olduğumuz paniğini bastırıp, annemin kuryeyi alt etmek için istediği sağlam sicimi aramaya koyuldum.
Sicim, ip, çizgi, yaz(g)ı. Bazen bir perde aralanıyor ve sırlar-gizemler gözlerimin önünde birer çizgi gibi açınıyor, bana da ipin ucunu yakalamak düşüyor. Bunda senin attığın halatların da payı yok değil tabi. Evrenin matematiğini sezebilmek güzel de, bu sezgilerin çevirisini yapmakta, bunları kelimelere ve çizgilere dökmekte zorlanıyorum. Traduttore traditore, bunu biliyorum ama sezdiğim şeylere ihanet etmek istemiyorum.
(Belki de çeviri yapmamı gerektiren bir durum yoktur ortada, because the medium is actually the same). Belki yeterince vakit geçtiğinde ve yazdıklarıma uzaktan bakıldığında, bugün gücümün yetmediği şeyi ifade etmeye, pardon, ifade etmeye gücümün yetmediği şey, daha açık hale gelecek. Bu şu an başarabileceğim bir şey değil muhtemelen.
Yani çizdiğim her şey, en nihayetinde, ölümümde yani, kendine bağlanacak.
Bütün hayatım bir sezgin’in sezilerinden ibaret. Yahut sezerek çizen, çizerek gezen, gezerek sezen bir çizginin çizgilerinden ve sonra onların, iç içe geçmiş çizgilerin deşifre edilmeye, untangle edilmeye çalışılmasından.
Veya bu ikisinin deviniminden.
Ve tabi karman çorman bir yumaktaki bir düğümü çözmek, yumağın öbür kısmında, öteburasında yeni sıkışmalara, başka düğümlere sebep olur. Yumağın nihai çözümü, karmaşanın sona ermesi.
Yani hoş geldin ölümüm.
Hayatın yazısı da geceyi işleyen gümüş ipliklerle denkteş işte. Nisan’a da bir şey kalmadı.
zikzak.
İftara beyaz çorba ve kırmızı salata yapacağım.
Damacanayı şarja takmam, zamanı bükmenin bir yolunu bulmam lazım.
Kendine iyi bak,
K.
Comments