Agâh Bey,
Tekrardan yıldızlar. Belki de son kez. Bu konunun da sonuna geliyorum yavaştan. Nasılsınız? Hiç sesiniz çıkmıyor. Bir kez de şaşırtın yahu.
Aylardan Aralık. Bir şeyler olacaksa ya bu ayda ya da Şubat’ta olur diye hissediyorum.
Hiçbir şey bilmiyorum, hepsini anlatacağım.
Kurgulanmaya teşebbüs edilen her cennet, cehennemleşmeye mahkûm mudur?
Hakikatle şereflendirilmiş olmak benim suçum mu Agâh Bey? Hakikat kimsenin tekelinde değilmiş. Hakikat tek elle tutulur mu. Çift elle sarılıyorum ben. Tek elle tutuluyorsa bilin ki o hakikat değil.
Yıldızları uyuyabilmek için seyrediyor olabilirim. İşe de yaramıyor halbuki. Acile gidip beni uyutur musunuz diye rica etmeyi planlıyorum. Millet karın ağrısı için gidip kokteyl hazırlatır gibi serum hazırlatıyor, benim neyim eksik. Birazcık melatonin, sakinleştirici ve C vitamini.
Çizim yapmak, artık konuşmayı unuttuğum bir dil gibi. Bunu düşündüğüm ve aşkı beklemekten vazgeçtiğim dönem, aşkın orucunun bile insanı baştan çıkaracak kadar aşkın bir şey olduğunun farkına vardım, üstelik plansızca gelişen bir çizim eşliğinde.
En nihayetinde bütün fikirsel anlaşmazlıkların temelinde aslında mizaç farkları yattığı için, insanların birbirlerini rasyonel olarak ikna etmeleri de bir fikirden rasyonel olarak ikna olmaları da mümkün değil. Bu yüzden yanılgıya ve manipülasyona açık olmasına rağmen, ilhamdan daha etkili bir ikna yöntemi yok kanaatindeyim.
Kontrargümanlarımı kendime saklayacağım. Paylaşmanın anlamı da yok zaten.
rumi mehmed paşa kimdir? bende midir? ben, onda mıdır?
Bazen tüm varlığımın tek amacı mümkün olduğunca yüksek sesle I am! diye bağırmak, haykırırcasına olmakmış gibi hissediyorum.
Sanki değilsin diyen var halbuki. Ne bu, prenses sendromu mu?
Clairevoyance ve kaide, iki güzel kelime.
Görüşmek üzere,
K.
Comentários